Konu AnlatımıLiseTarih

İlk Türk Devletlerinde Gücün Meşruiyet Kaynağı

İlk Türk Devletlerinde Gücün Meşruiyet Kaynağı Nedir?

 

Asya Hun Devleti’nden başlayarak İç Asya’da kurulan Türk devletlerinde hâkimiyetin kaynağı ilahi bir güç olan Gök Tengri’ye dayanıyordu. Bu anlayışa göre en yüce varlık ve tek yaratıcı olarak kabul edilen Gök Tengri yeryüzünü doğrudan kendisi değil, Türk kağanı eliyle yönetiyordu. Kağan hükmetme ayrıcalığını Gök Tengri’nin kendisine bağışladığı devleti idare etme yetkisinden alıyordu. Halkı da onun doğaüstü güçlerle ve yeteneklerle donatılmış olduğuna inanıyordu.

İlk Türk devletlerinde kağanlara Gök Tengri tarafından verildiğine inanılan yönetme yetkisine kut denirdi. Kut sahibi olan hükümdar Tengri’den aldığı iktidar gücüyle ülke içinde meşruiyetini sağlamlaştırır, dağınık boyları idaresi altında birleştirir ve sınırlarını genişletirdi. Orhun Kitabelerinde (Görsel) bu durum “Doğuda gün doğusuna, güneyde gün ortasına, batıda gün batısına, kuzeyde gece ortasına kadar bütün milletleri kendime tabi kıldım ve hepsini düzene soktum.” sözleriyle ifade edilmişti. Bu sözler kut sahibi olduğu kabul edilen Türk kağanının yalnız kendi milletini değil bütün insanlığı yönetme yetkisine sahip olduğunu göstermekteydi. Asya Hun Devleti hükümdarlarının sonsuz genişlik, yücelik ve ululuk anlamlarına gelen “tanhu” veya “şanyü” unvanlarını kullanmaları da bunun kanıtıydı.

Orhun Yazıtları

Görsel: Orhun Yazıtlarından biri (Moğolistan)

 

Türk kağanına yönetme yetkisinin Gök Tengri tarafından bağışlandığı anlayışı Kök Türk ve Uygur Devletleri Dönemi’nde de devam etti. Orhun Kitabelerinde geçen “Tengri kuvvet verdiği için babam kağanın askeri kurt gibi imiş, düşmanı koyun gibi imiş.” sözünden de anlaşılacağı üzere kağanın düşmanına üstünlük kurması, girdiği mücadelelerden zaferle çıkması Gök Tengri’nin yardımıyla oluyordu. Aynı kitabelerde geçen “Yukarıda Türk Tengrisi; Türk mukaddes yeri, suyu öyle tanzim etmiş. Türk milleti yok olmasın diye, millet olsun diye babam İlteriş Kağan’ı, annem İlbilge Hatun’u göğün tepesinden tutup yukarı kaldırmış.” ve “Tengri lütfettiği için illiyi ilsizletmiş, kağanlıyı kağansızlatmış, düşmanı tabi kılmış, dizliye diz çöktürmüş, başlıya baş eğdirmiş.” sözleri de bu durumu destekliyordu.

İlk Türk devletlerinde Gök Tengri tarafından görevlendirildiği kabul edilmekle birlikte kağanın tanrısal bir güce sahip olduğu düşünülmezdi. Bu nedenle kağan kendini, gücü ve yetkiyi bağışlayan Gök Tengri’ye karşı sorumlu sayarlardı. Kutu veren Tengri’nin bunu geri alabileceğini de bilerek hata yapmamaya özen gösterirdi. Aynı anlayışla toprakları üzerinde yaşayan insanları Tengri’nin kendisine kutsal bir emaneti olarak görür ve onları Türk töresine uygun şekilde yöneterek rahat ettirmeye çalışırdı. Bu sorumlulukları yerine getiremeyen kağanlar ise yönetme yetkisini kaybederdi. Örneğin II. Kök Türk Devleti hükümdarlarından İnal Kağan devlet yönetiminde başarısız olunca halk arasında kendisi hakkında “Kut ondan memnun kalmadı.” şeklinde bir kanaat belirmişti. Bunun üzerine kağan kuzenleri Bilge ve Kül Tigin kardeşler tarafından tahttan indirilmişti.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!