Anadolu Selçuklu Sanatını Oluşturan Etkenler

Anadolu Selçuklu Dönemi Sanatını Oluşturan Etkenler

Selçuklular Anadolu’ya Türk, Arap, İran medeniyetlerinin birbirleriyle etkileşim içinde olduğu Orta Asya’dan gelmişlerdir. Geldikleri yerlerde bulunan Buhara ve Semerkant, devirlerinin en güzel sanat örneklerine sahip olan şehirlerdir. Türkler Anadolu’ya geldiklerinde, bu yeni coğrafyada kendilerinden önceki sayısız medeniyetin izleri ile karşılaşmışlardır.

Etiler, Frigyalılar, Lidyalılar, İyonlar, Yunanlılar, Persler, Romalılar ve Bizanslılardan kalma yer altında ve üstünde bulunan birçok mimari eserle Anadolu bir sanat albümü sayılmaktadır (Görsel 1). Ayrıca Anadolu’nun güneyinde bulunan Suriye’de Emevilere, Irak’ta Abbasilere, kuzeybatıda ise Bizans’a ait anıtlar ve tarihî yapılar bulunmaktadır. Türklerin beraberinde getirdikleri ve bu topraklarda buldukları unsurlar ve bu unsurların oluşum süreci Anadolu Selçuklu sanatını biçimlendiren ögelerdir.
Görsel 1: İki baslı sfenks rölyef, Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Ankara

A) Anadolu’nun Demografik Yapısı

Anadolu Selçuklu sanatının oluşmasında etkili olan unsurlardan en önemlisi Anadolu coğrafyasının demografik yapısıdır. Orta Asya ve İran coğrafyasından Anadolu’ya yönelen yerleşik, yarı yerleşik veya göçebe yaşam kökeninden gelen Türkmen toplulukları Anadolu’yu Hristiyan olan Bizanslılardan almışlardır. 11. yüzyıla kadar pek değişiklik göstermeyen Kuzey ve Doğu Anadolu’da Rum ve Ermeni yerleşim alanları ve Orta Anadolu’da Bizans şehirleri Türk göçlerinin ardından değişime uğramıştır. 12. yüzyılda Anadolu tamamıyla Türkmen boylarının hâkimiyetine geçmiştir. Bu dönemde Orta Çağ Anadolu Türk kentleri; Orta Asya, İran, Mezopotamya, Suriye’den gelen Müslümanlar ve hepsinden fazla Hristiyan yerli halktan oluşmuştur.

Bizans sanatında; başta İstanbul olmak üzere Anadolu’da İznik, Efes, Likya Bölgesi, Antalya-Mersin arasındaki güney kıyıları, Antakya ve çevresi, Kapadokya, Konya, Karaman başlıca mimari merkezler olmuştur (Görsel 2). Türkler, Bizans egemenliğinden devralınan yerleşim kültürü mirası üzerinde tamamen Anadolu’ya özgü ve Türk yönü egemen şehirler oluşturmuşlardır. Konya, Beyşehir, Sivas, Tokat, Akşehir, Kayseri, Niğde, Amasya, Malatya, Antalya, Alanya, Sinop, Erzurum gibi şehirler eserlerle donatılmıştır. Özellikle I. Alaaddin Keykubad Dönemi’nde Konya, Selçuklu sanatının ve kültürünün kalbi olmuş ve bunu yüzyılın sonuna kadar sürdürmüştür.
Görsel 2: 12. yüzyıla ait Bizans Kilisesi, Demre, Antalya

Selçuklular, Orta Asya ve İran Türk İslam coğrafyasından Anadolu’ya aktardıkları maddi kültür değerleri ile Anadolu’da karşılaştıkları Bizans kültür motiflerini kimi zaman birleştirerek kimi zaman da işlevsel ve mekânsal dönüşümler yoluyla Türk İslam kültürüne uyarlayarak yeniden düzenlemişlerdir.

B) İnanç

Anadolu Selçuklu sanatının oluşmasında etkili olan diğer bir unsur inançtır. Anadolu Selçuklu Devleti’nde inanç sistemi; saygı, sevgi ve öğretileri (tasavvuf) gibi ilkeler üzerine oturmuştur. Anadolu’nun sanat iklimi tasavvuf olmuştur. Mevlana, Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre gibi sufiler sanatçıları etkilemiş; sanatçıların çevresi medrese değil tasavvuf çevresi olmuştur (Görsel 3). Anadolu Selçuklularının insana bakışı çok kısa süre içinde Anadolu’nun Türk yurdu hâline getirilmesinde önemli rol oynamıştır. Yeni fethedilen Anadolu’da farklı etnik grupların birliktelikleri içerisinde insana verilen değerin yaşamsal bir önemi olmuştur. En özgün sanat örneklerinin verildiği bu dönemde Selçuklu taş süslemelerindeki çeşitlilik göze çarpmaktadır.
Görsel 2: Mevlana – Yunus Emre – Hacı Bektaş Veli (Temsili resimler)

C) Türkistan’a Özgü Düşünce Yapısı

Türkistan çıkışlı düşünce yapısının özgün bir Anadolu Selçuklu sanatının oluşumuna katkısı büyük olmuştur. Mevlevilik ve Bektaşilik gibi tarikatlar yanında esnafların ve zanaatkârların üretimlerini düzenleyen bir kurum olan Ahilik Anadolu Selçuklu Dönemi’nin en önemli örgütlenmesidir.

Ahilik, Anadolu’da yaşayan Müslüman Türklerin hem sanat ve mesleki alanlarda yetişmelerini hem de ahlaki yönden gelişmelerini sağlayan bir müessese olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca Ahilik; Türk kültür ve zevkinin Orta Çağ fütüvveti, töre ve gelenekleri ile beslenmesi ve Anadolu’da Selçuklular Devri’nin kendine özgü sosyal, kültürel ve siyasi şartlarının etkisiyle teşekkül etmiştir.

Ahilik, Selçuklu Anadolusu’nun toplumsal, kültürel, ekonomik ve en önemlisi de siyasi hayatını yönlendiren müesseselerin başında gelmektedir. Selçuklu sanatçılarının Ahilik teşkilatı içinde örgütlenmesinde tekke ve dervişlerin etkisi olmuştur. Bu kuruluşlar dönemin sosyal yapısını düzenleyici ve sanatsal faaliyetleri de organize edici rol oynamıştır.

Ç) Hükümdar ve Beylerin Faaliyetleri

Anadolu Selçuklu hükümdarları ve hükümdara bağlı beyler, fethedilen yeni toprakların bayındırlık alanında olduğu kadar fikrî ve kültürel alanda gelişmesi için de kentleri her bakımdan bir cazibe merkezi hâline getirmek için uğraşmışlardır. Alimleri, mutasavvıfları, zanaatkârları, şair ve edipleri etraflarına toplayarak onlara eser ortaya koymaları için her türlü imkânı hazırlamışlardır.

Her alanda kökten değişime uğrayan Anadolu, doğal olarak mimari ve sanatta bir değişim süreci yaşamıştır. Çok çeşitli unsurlar birbirine karışmış ve yeni bileşenler ortaya çıkmıştır. Bir yandan bozkır pagan kültürünün etkileri, bir yandan İslam sanatı, öte yandan ele geçirilen bölgelerin kültür gelenekleri ve yeni sosyo politik birimlerin ortaya çıkması giderek yeni bölgesel geleneklerin oluşmasını sağlamıştır.

Selçuklular, bir yandan iç karışıklıklar öte yandan batıda Bizans’la, doğuda Ermenilerle yaptıkları savaşlar yüzünden başlangıçta fazla eser verememişlerdir. Fakat 13. Yüzyıl başlarından itibaren büyük yapı faaliyeti göstermişlerdir. Selçuklu Devleti’nin Anadolu’da Türk birliğini sağlaması mimari alanda yeni bir Rönesans yaratılmasına temel olmuştur. Sultanların kendileri, kız kardeşleri ve büyük vezirlerinin başlattığı bu imar faaliyeti Anadolu Selçuklu Devleti’nin sona erdiği 1308’e kadar aralıksız devam etmiştir.

13. yüzyılın ortasında Anadolu’ya akan Moğollar, Selçuklu Devleti’ni politik bakımdan sarsmış fakat bu durumun sanat eseri üretimine olumsuz etkisi olmamıştır. Moğol akınlarıyla Türkistan, Horasan ve Azerbaycan’dan gelen yeni Türk toplulukları Anadolu’da Türk geleneklerinin ve kültürünün tazelenmesini sağlamıştır. Baycu Noyan idaresindeki Moğol ordusu Sivas’ın doğusunda bulunan Kösedağ’da Selçuklu ordusunu büyük bir yenilgiye uğratmıştır (1243). Moğollar yağmalayıp kılıçtan geçirdikleri Anadolu’yu yarım yüzyıldan fazla bir süre yönetmişlerdir.

Anadolu Selçuklularının, Moğol hâkimiyetine girmelerinden sonraki dönemi; şehzadelerinin birbiri ile mücadeleleri, devlet adamları ve beylerin ihtirasları ve Moğolların kışkırtmaları, suikastlar, Moğollara karşı isyanlar, mali güçlükler, iktisadi çöküntü ile dolu olarak geçmiştir. İlginç olan husus bu problemli yıllarda sanatta bir gerileme görülmemesi, yeni atılım ve denemelerle çok başarılı ürünler verilmesidir. Mimari faaliyetler, yollar üzerindeki kervansaraylar yerine şehirlere yönelmiş olup birbiri ardına medreseler kurulmuştur. Kurucular arasında artık sultanlar değil büyük vezirler vardır.

Anadolu’da Türklerle yepyeni bir senteze varılmıştır. Bu sentezde özellikle Orta Asya Türk, İran, Irak ve Suriye Bölgesi İslam sanatı ögeleri Anadolu’da daha önce mevcut olan yerli kültür mirası ile karışmış, bunun yanı sıra orijinal denemelerle büyük yenilikler sunulmuştur. Kuzeydoğu ve Doğu Anadolu eserleri taş süslemesinde Azerbaycan ve Kafkasya’nın eski kültürleriyle akrabalık, Güneydoğu Anadolu eserlerinde ise Suriye’nin Eyyubi, Zengi eserleriyle benzerlik dikkati çekerken Orta ve Batı Anadolu’da daha Anadolulaşmış bir karakter görülmektedir. Mimaride ve süslemede karşılaşılan bu sentezin el sanatlarında da kendini hissettirdiği görülmektedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!