Emeviler Dönemi Özet
EMEVİ DEVLETİ ÖZELLİKLERİ
Emevi Devleti’nin kurucusu Muaviye, ülke içinde düzeni sağladıktan sonra fetih hareketlerini başlattı. Onun zamanında deniz yoluyla İstanbul’a kadar giden İslam ordusu bu şehri iki kez kuşattı. Aynı dönemde doğuda Afganistan’ın Kabil şehri alınarak İndüs Nehri’ne ulaşıldı. Diğer yandan Afrika’nın kuzey kıyıları boyunca Cezayir’e kadar olan yerler fethedildi (Harita). Böylece Doğu Roma İmparatorluğu’nun Kuzey Afrika’daki hâkimiyetine son verildi.
Harita: Emevi Devleti
Kuzey Afrika toprakları meşhur Emevi komutanlarından Ukbe bin Nafi tarafından fethedildi. Ukbe, Berberilere karşı kazandığı galibiyetten sonra Müslüman askerleri yerli halkın isyanlarına karşı emniyete almak istedi. Bu amaçla Tunus’ta Kayruvan şehrini kurarak burayı Afrikiye vilayetinin merkezi yaptı. İslam topraklarını batıya doğru genişletmek isteyen Ukbe Afrikiye’nin İslamlaşmasına önem verdi. Bu amaçla Berberilere iyi davranarak Berberice bilen askerlerinden yerli halka İslam’ı anlatmalarını istedi. Böylece bir kısmı eski dinlerinde kalmış olsa da Berberilerin topluluklar hâlinde ihtidasını sağladı.
Muaviye Dönemi’nde başlayan Kuzey Afrika’daki fetih hareketleri Yezid Dönemi’nde de devam etti. Bu dönemde Afrikiye Valisi Ukbe bin Nafi, Cezayir’i ve Fas’ı alarak Atlas Okyanusu’na ulaştı. Böylece Kuzey Afrika’nın fethini tamamladı.
Yezid’in 683’te ölümü üzerine Kuzey Afrika’da yaşayan Berberiler, Bizans’ın yardımıyla Emevi yönetimine karşı ayaklandılar. Emeviler bu ayaklanmaları bastırıp kaybettikleri yerleri geri aldıkları gibi Batı Akdeniz’de Bizans’ın elinde bulunan Mayorka ve Minorka Adalarını da fethettiler. Böylece Kuzey Afrika’daki hâkimiyetlerini sağlamlaştırdıktan sonra Endülüs adını verdikleri İspanya’ya yöneldiler. O sırada Vizigot Krallığı’nın hüküm sürdüğü Endülüs’te halk kralın baskıları karşısında Müslümanlardan yardım istiyordu. Bunun üzerine Tarık bin Ziyad komutasındaki İslam ordusu 711 yılında Cebelitarık (Septe) Boğazı’nı geçerek İspanya’ya ayak bastı.
Tarık bin Ziyad, karşısına çıkan Vizigot Kralı’nı Kadiks Savaşı’nda yenip İspanya’yı fethederek burayı Emevilerin bir eyaleti durumuna getirdi. İspanya’nın fethinden sonra Emeviler Pirene Dağları’nı aşarak Avrupa içlerine doğru ilerlemek istediler. Ancak 732 yılında Franklarla yaptıkları Puvatya Savaşı’nı kaybedince buradan dönmek zorunda kaldılar.
Emeviler yalnız batıya değil, doğuya doğru da yayıldılar. 705 yılında Horasan Valisi Kuteybe bin Müslim’i Maveraünnehir bölgesindeki Türk illerinin fethiyle görevlendiler. Ceyhun Nehri’ni geçen Kuteybe Maveraünnehir’e girdikten sonra Beykent, Buhara ve Semerkant gibi zengin Türk şehirlerini ele geçirdi. Böylece Emevilerin doğudaki sınırlarını Seyhun Nehri’ne kadar genişletti. Emevilerin doğuya doğru ilerleyişi Halife Velid’in 715 yılında ölümünden sonra yavaşladı. Bu dönemde Türgiş Hakanı Sulu Kağan, Emevileri Maveraünnehir’den çıkarıp İran içlerine doğru sürdü.
Emevilerin halifeliği ele geçirmek ve ellerinde tutmak amacıyla yürüttükleri baskıcı ve ayırımcı politikalar ülkenin başka yerlerinde de tepkilere yol açtı. Emevilere en fazla karşı çıkan gruplarından biri Haricîler, diğeri Şiiler idi. Haricîler kendi istekleriyle onaylamadıkları bir otoriteyi kabul etmeyeceklerini söylüyorlardı. Onlara göre hangi milletten gelirse gelsin Müslümanların üzerinde uzlaşacağı herhangi bir Müslüman kişi halife olabilmeliydi. Şiiler ise halifeliğin Hz. Muhammed’in soyundan gelenlerin hakkı olduğunu ileri sürüyorlardı.
Şiiler, Emeviler ve Haricîler arasındaki anlayış farklılıkları zamanla daha da keskinleşerek birer mezhebi yönelime dönüştü. Müslümanlar arasında bu şekilde başlayan ayrılıklar Emevilerin uyguladığı ırkçı politikayla daha da derinleşti. Emevi halifelerinin çoğu kabile ve ırk taassubuyla kendi ailelerini ve Arapları üstün tutuyor, buna karşılık fetihlerle birlikte sayıları her geçen gün artan mevaliyi aşağı görüyorlardı. Aynı anlayışın gereği olarak adli ve idari görevlere yalnızca Arapları getiriyor, orduda mevaliden yararlandıkları hâlde ganimetten onlara pay vermiyorlardı. Diğer yandan Müslüman oldukları için haraç ve cizye ödememesi gereken bu insanlardan vergi almaya devam ediyorlardı.
Emevilerin mevaliyi köle yerine koyan ayrımcı politikası toplumun günlük hayatını da etkiliyordu. Araplar mevaliye hakaret ediyor, onlarla aynı hizada yürümüyor, aynı sofrada oturmuyor hatta camilerini bile ayırıyorlardı. Mevaliden insanların mesleklerini aşağılıyor, kızlarını onlarla evlendirmiyorlardı.
Emevilerin Arapları kayırıcı tutumu İslam’ın eşitlik, kardeşlik ve adalet ilkelerine aykırıydı. Bu haksız durum Müslüman İranlıları, Türkleri ve Berberileri rahatsız ettiği gibi İslam’ın yayılışını hızlandıran ihtida hareketlerini de kesintiye uğratıyordu. Öte yandan mevalinin hoşnutsuzlukları Emevi topraklarında şuûbiyye adıyla bir tepki hareketinin doğmasına neden olmuştu. “Milletler” anlamına gelen şuûbiyye düşüncesini benimseyenler Hz. Muhammed’in Veda Hutbesi’nde ifade ettiği Arap’ın Arap olmayanlara, Arap olmayanların da Araplar’a hiçbir üstünlüğünün bulunmadığını savunuyorlardı. Onlara göre bütün insanlar tek bir insanlık ailesinden gelmekte, milletler arasında bir üstünlük farkı bulunmamakta ve Allah katında üstünlük yalnızca takva ile olmaktaydı.
Şuûbiyye hareketi başta İran olmak üzere ülkenin çeşitli yerlerinde karışıklıklara ve ayaklanmalara yol açtı. Emevi yönetimine karşı tepki hareketlerinin en önemlisi, Ebu Müslim (Görsel) adında bir Türk tarafından 746 yılında Horasan’da başlatıldı.
Ebu Müslim, Hz. Muhammed’in amcası Hz. Abbas’ın soyundan gelen Ebu’l-Abbas Abdullah’ı Kûfe’de halife ilan etti. Emevi Halifesi II. Mervan ayaklanmayı bastırmak istediyse de başarılı olamadı ve öldürüldü. Onun ölümünden sonra da halifelik Abbasi ailesine geçti (750).
Görsel: Ebu Müslim Horasani’yi gösteren bir minyatür